Birçok antik gizem farklı sebepler nedeniyle çözülemeden kalıyor: Geçen yüzyıllar eserlerin bize sunabileceği kanıtları oldukça azaltıyor. National Geographic Arkelogu olan Fredrik Hiebert geçmişten birçok sırrı ortaya çıkaracak harikulade keşifler yapmamızın hiç de uzak olmadığını söylüyor.
Bilge Cafe sizin için 21. Yüzyılda bile açıklanamayan 9 gizemli arkeolojik olayı derledi.
Kırmızı Kraliçe’nin Mezarı, Meksika
1994 yılında arkeologlar Palenque adlı Maya yerleşiminde bir mezar keşfetti. İçinde kırmızı toza bulanmış bir kadın kalıntılarını barındıran bir tabut ve içinde inciler, yeşim taşları ve bir sürü koleksiyon malzemesi bulunuyordu. Kafatasının çevresinde bir taç ve cenaze maskesi bulunuyordu. Araştırmalar sonucunda Kırmızı Kraliçe’nin öldüğünde 60 yaşında olduğu sonucuna ulaşıldı.
İlgi çekici olan şey şu ki, güç sadece erkekler tarafından devredilen bir kavramdı. O dönemlerde kadınların bu tarz mevkilerde bulunduklarına dair kalıntılar dünyanın başka bir yerinde karşılarına çıkmamıştı. Dünyada başka bir kadının gömülürken bu şekilde onurlandırıldığı bir mezar yoktu ve bu keşif ilk olma özelliği taşımaktadır.
La Venta’lı Adam Meksika, 1947
Bu resim arkeologların La Venta, Meksika’da buldukları olmek taşı kafa üzerinde çalışmalarını gösteriyor. Toplamda 17 adet kafa heykeli bulundu ve bu keşif beraberinde çok fazla soru getirdi: İlk olarak insanlar o zamanda bu kadar büyük ve ağır heykeller üretmeyi nasıl başardılar? Bu heykelleri hangi aletleri kullanarak yaptılar? Bu heykelleri hangi araçlarla taşıdılar? Dahası bu büyük kafa heykellerine hangi amaç uğruna ihtiyaç duyuldu? Bu 17 kafa heykelinin yanında bir çok küçük heykel daha bulundu ancak amaçları hala keşfedilmiş değil.
1873 Model Winchester Tüfek
Utah’ta bulunan Büyük Havza Milli Parkı’nda ağaca yaslanmış 1873 model winchester marka bir tüfek bulundu. 1870’lerde o bölgede bir sürü maden ve çiftlik kurulmaya başlamıştı. Tuhaf olan şey, 100 yıldan uzun süredir hiç kimsenin o tüfeğe dokunmamış olmasıydı.
Güney Afrika’da Kalahari Çölü’nde Bulunan Kayıp Şehir
1885’te gezgin ve mucit olarak bilinen Büyük Farini çölde keşfettiği gizemli bir şehir hakkında rapor hazırladı. Bu raporu İngiliz Kraliyet Arkeologlar topluluğuna yönlendirdi ve bulgularını detaylandırdığı bir kitap olarak yayımladı. Farini’nin iddiası, şehrin yay şeklinde inşa edildiği ve bazı kısımlarının kum altında gömülü olduğuydu.
Profesör A. J. Clement hikayeyi araştırdı ve rapordaki şehrin anıt taşların duvarlar sanıldığını sandı. Ancak 2016 yılında Kalahari çölünde yapılan araştırmalar sonucunda Farini’nin raporunda bahsedilen kalıntılara ulaşıldı ancak gerçek mi sahtemi oldukları hala bilinmiyor.
Büyük İskender’in Mezarı
Bir hikayeye göre Büyük İskender’in vücudu altından bir tabuta kondu ve İskenderiye’ye gönderildi oradan da kayboldu.
Büyük İskender’in vücudunun Lübnan’da bulunduğuna dair söylentiler mevcut. Aslan kafası şeklinde miğferi olan bir savaşçının tabut üzerindeki resmi Büyük İskender’e fazlasıyla benzemekteydi. Daha sonraları fark edildi ki bu kalıntılar eski Lübnan kralına aitti.
2014 yılında Makedonya’da bir iskelet bulundu. Bilim insanları bu iskeletin Büyük İskender’e ait olabileceğini düşündü. Bu varsayım, Dna testleri halka açıklanana kadar gizemini sürdürecek.
San Bernardo, Columbia’da bulunan Mumyalar
Columbia şehri olan San Bernardo her yıl daha fazla turist çekiyor ve bu turist akınına sebep olan gizemi bilim insanları yıllardır çözemiyor.
1957 yılında yerel bir mezarlığın su basmasıyla insanlar mezarlıkta bulunan yakınlarını başka mezarlıklara taşıtmak zorunda kalıyor. Ancak bu işi gerçekleştirmek üzere işe alınan işçiler bazı mezarlarda buldukları cesetler karşısında şaşkınlığa uğruyor. Çünkü bazı cesetler doğal olarak mumyalanmış gibi görünüyordu.
Bölgede yaşayan insanlar, şayot kabağı içeren bir beslenme düzeni benimsedikleri ve bu sebeple öyle kalabildiklerini açıkladı ancak bu durum kıyafetlerinde onlar gibi korunmuş olduğu gerçeğini açıklamıyordu.
Müzede hala bu mumyaların fotoğrafları sergilenmektedir
Cengiz Han’ın Mezarı
15. yüzyılda Cengiz Han’ın büyük bir savaş kazandığı bir yer bulundu. Efsaneye göre, Cengiz Han oranın kendi favori yeri olduğunu söylermiş. Maury Kravitz adlı amatör bir arkeolog hayatının 40 yılını o bölgede bir mezar arayarak geçirdi.
Kravitz Bruchi nehrini aramaya başladığında bu nehrin haritacılar tarafından bilinmediğini fark etti. Baruun Bruch adlı bir yer ismine denk geldi ve burada araştırmalar yapmaya başladı. Amatör arkeolog kendi tahmininden şüphe duymasa da kazılar sonucu mezarın yeri hala bulunamadı.
Pomorie Mezarı, Bulgaristan
Bu kubbe mezar Anhialo necropoles bölgesinde bulunuyor.(Modern Pomorie’nin ataları) Roma İmparatorluğu zamanından kalma bu mezar, trakya ve roma geleneklerinin ortak mirasıdır.
Bazı araştırmacılar mezarın o zamanlarda yaşamış bir kahramana anıt olarak yapıldığını iddia ediyor. Bugün hala bilim insanları bu yapının esas amacını çözebilmiş değil.
Sibiu Yazması, Romanya
Detaylı bir şekilde roket bilimi hakkında ulaşılan ve detaylı bir şekilde açıklayan ilk belge Sibiu yazmasıdır. Orta çağ bilim insanlarından Conrad Haas 1555’te çok aşamalı gerçekleşen bir roket fırlatma deneyini başarılı bir şekilde açıklayan ilk kişidir ve bu yazmaların sahibi olabileceği düşünülüyor.
Haas aynı zamanda modern uzay araçları ve roket yakıtı hakkında da yazılar kaleme aldı. Bugünlerde bile bilim insanlarını şaşkınlığa uğratan zamanının çok ötesinde yazılmış olan bu el yazması gerçekten başlı başına bir gizem.
Sizin için derlediğimiz bu gizemlerin herhangi birinin 21. Yüzyılda aydınlanacağını düşünüyor musunuz?