Fabrikada çalışan kadınlara, yedikleri radyumun güvenli olduğu söylendi, ancak daha sonra, radyumun onların ölümü olduğu ortaya çıktı.
1898’de Marie Curie ve kocası Pierre, radyum elementini keşfetti ve bu keşif sayesinde iki Nobel Ödülü kazandı. Fakat 1934’te Marie fazlasıyla radyasyona maruz kaldığı için hayatını kaybetti. Kimyacının ölümü, radyumun yıkımlarından sadece bir tanesiydi.
20.yüzyılın başından ortalarına kadar, radyum, neredeyse bütün tüketim mallarında bulunmaktaydı.
İnsanlar radyumun ışıltısını sağlık ve canlılık ile eşit buldular, dolayısıyla ilaç ve kozmetikte alanında da kullanmaya başladılar.
Aynı zamanda, içine radyum katılmış su içmek de fazlasıyla popülerdi.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, Amerika Birleşik Devletleri Radyum Şirketi, Orange, New Jersey’de bir saat fabrikası kurdu. Çalışanlarının birçoğu, saat yüzlerini ve minik kadranları parlayan radyum boyasıyla boyayan genç kadınlardı.
Diğer büyük radyum saat şirketleri de Waterbury, Connecticut ve Ottawa, Illinois’de faaliyet göstermekteydi.
Saatleri boyadıkları fırçaların uçlarının yeterince sivri olabilmesi için kadınlara her seferinde fırçanın ucunu yalamaları söyleniyordu. Doğal olarak üzerindeki radyumu da yalıyorlardı.
Bu fotoğraf, 1938 tarihli bir gazetede yayınlandı: “Sol kolunu, radyum zehirlenmesinin sonucu olarak kaybeden, Charlotte Purcell, bu hareketi yapmaya mahkûm radyum işçilerinin, parlak saat kadranlarını boyamak için fırça uçlarını nasıl yalayarak sivrilttikleri ve sonucunda bu korkunç hastalıklara nasıl yakalandıklarından bahsetti.”
Bu radyum saati 1930 dolaylarında yapıldı. Kadran, radyum elementinin hala ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Kadınlar, patronlarına boyanın güvenli olup olmadığını sorduğunda, onlara her zaman güvenli olduğu söylendi. Ancak şirket bunun doğru olmadığını biliyordu çünkü o dönemde radyumun tehlikeleri bilinmiyordu. Aslında, saat fabrikasında çalışan erkek işçiler, radyumun işlenmesi için çalıştıklarında kurşun önlükler ve metal maşa ile korunurken, kadınlara herhangi bir koruyucu giysi verilmemişti.
1922’de Mollie Maggia adında bir işçi çok hastalandı. Vücudu gözleri önünde çürüyordu. Bir noktada tüm çenesi tam anlamıyla düştü. Aynı sene hayatını kaybetti.
Diğer kadınlar da korkunç bir şekilde acı çekti. Radyum birçok kadının kemiklerini içten içe çürüttü, kadınlarda devasa tümörler çıkmasına neden oldu ve resmen kadınların karanlıkta parlamasına neden oldu.
ABD Radyum Şirketi, çalışanlarının sadece şirketten para almaya çalıştıklarını iddia ederek kusurlu olduğunu reddetti. Hatta, Molly Maggia da dahil olmak üzere tüm kadınların, sağlık sorunlarının firengiden kaynaklandığını iddia ederek saygınlıklarını mahvetmeye bile çalıştılar.
1928’de, ABD Radyum Şirketi’nin kurucularından ve radyum boyasını icat etmiş olan Sabin Von Sochocky, kendi ürününe maruz kalmaktan öldü.
Birkaç kadın şirketlere dava açtı, ancak Catherine Wolfe Donohue’nun 1938’de ölüm döşeğindeyken Illinois’deki Radyum Kadran Şirketi’ne dava açmasıyla birlikte, güvenlik kanunları nihayet yürürlüğe girdi.
Bayan Donohue ilk görüntüde “daha sağlıklı” bir halde ve ikinci görüntüde, mahkemeden birkaç dakika önce çökmüş halde. Üçüncü görüntünün üzerindeki tam başlık ise “YAŞAYAN ÖLÜ KURBANLAR DAVAYI KAZANDI”
Radyum kadınları kendi hızlı yaklaşan ölümlerine karşı daha güvenli çalışma ortamı için tüm şartları zorladılar.
Radyum kadınları için dikilmiş bu anıt, Radyum Kadran Şirketi’nin bir zamanlar işlettiği Ottawa, Illinois’de duruyor.
Üzerinden geçen koca bir yüz yıla rağmen, kemikleri halen daha yer altında parlamaktadır.